2019-2020 YÖGEP ARALIK AYI FAALİYETLERİ
386
10:03
10.01.2020

OLTU İLÇE MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETİCİ GELİŞİMİ PLANI

KASIM AYI FAALİYET RAPORU

 

Toplantı Sayı                    : 03

Toplantı Tarihi                 : 25.12.2019  / 15:00

Toplantı Yeri                     : Oltu Anadolu İmam Hatip Lisesi 

Katılımcılar           : Oltu İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü, Oltu Anadolu İmam Hatip Lisesi                     İdarecileri, Oltu Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi İdarecileri, Oltu Hattat Hasan Çelebi İHO İdarecileri

 

Din Öğretiminin 2019-2020 Eğitim-Öğretim yılı içerisinde yapılmasını planladığı Yönetici Gelişim Eylem Planı çerçevesinde Aralık ayında yapılması planlanan Bir Eğitimci Olarak Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)'in İnsanlarla İletişimi, Sosyal İlişkileri, Eğitim Yaklaşımı, Eğitimdeki Temel İlke ve Metotları ile Yönetim Anlayışı ve Uygulamalarına Örnekler yönetici yelişimi faaliyeti 25.12.2019 tarihinde okul müdürünün odasında ve müdür yardımcısının odasında yapılmıştır. Toplantıya Din Öğretiminden sorumlu Şube Müdürümüz İhsan ARAS, Oltu Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Necati KOÇAK, Müdür Yardımcısı Ertuğrul ŞENGÜL ve Hattat Hasan Çelebi İHO Müdürü Yavuz ÖZDEN ile okulumuz Müdürü Sıtkı TOKSOY, Müdür Başyardımcısı Anıl DEMİRCAN ile Müdür Yardımcıları Muhammet Nuri YILDIRIM, Kadir AKPINAR ve Şeref BÜLBÜL katılmıştır.

Aralık ayı eylem planı çerçevesinde Müdür yardımcısı Muhammet Nuri YILDIRIM tarafından katılımcılara sunum yapılmış 2020 yılı Mart ayında Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinde bir araya gelinip bir sonraki eylem planı hakkında istişare yapmak üzere toplantımız sonlandırılmıştır .

Hocamızın sunum yaptığı metin raporumuzun sonuna eklenmiştir.

 

Bir Eğitimci Olarak Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)'in İnsanlarla İletişimi, Sosyal İlişkileri, Eğitim Yaklaşımı, Eğitimdeki Temel İlke ve Metotları ile Yönetim Anlayışı ve Uygulamalarına Örnekler

İnsanlık kadar köklü olan peygamberlik kurumu Allah'ın (c.c), kullarıyla başlattığı iletişiminin temel unsurlarından biri olup insanoğlunun eğitilmesi faaliyetinde önemli bir konumdadır. Zira insan, yaratılışı itibariyle başkalarının yardımına, öğrenmeye ve eğitim almaya ihtiyaç duyacak bir şekilde var edilmiştir. Bu durum, yaratıcısını tanıma, O'nun emir ve yasaklarını bilme, bu emir ve yasaklara karşı nasıl hareket edeceğini anlayıp bu anlayışı hayata geçirme hususunda daha da belirgin hale gelir. Bu ihtiyaca cevap verebilmek ancak bir öğretmen ve kılavuzun varlığıyla mümkün olabilir. Hiç şüphesiz insanlık için seçilmiş en mükemmel eğitimciler, karşılaşılacak problemleri çözüme kavuşturmada en yetkin kişiler peygamberlerdir. Bu sebeple yüce yaratıcı, peygamberlik kurumunun üyelerini insanlar arasından tespit etmiş, seçtiklerini peygamberlik makamına layık görmüştür. Bu kutlu silsilenin son halkası ise Hz. Muhammet'tir (s.a.v.) 

Onu, eğitimci özellikleriyle bize tanıtan başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere kendi yaşantısı, uygulamaları ve sözleridir. Buradan hareketle Hz. Peygamber'i (s.a) eğitimci yönleri ve eğitim-öğretime dair pratikleriyle tanıtmaya çalışacağımız. Bu çalışmamızda öncelikle ayetlerdeki referanslarıyla daha sonra da Hz. Peygamber'in (s.a) örnek yaşantısındaki eğitim-öğretime dair ilke, metot ve uygulamalara temas edeceğiz.  Modern pedagoji ve eğitim bilimlerinin ayrı birer disiplin olarak bize sunduğu ilke ve metotların Hz. Peygamber (s.a) zamanında birer bilimsel disiplin anlamında var olmadığı bir gerçektir. Bu disiplinler zamanla ortaya çıkıp sistemleşmiştir. Bu çalışmada amaç Hz. Peygamber'in (s.a) örnek uygulamalarının modern pedagoji ve eğitim bilimlerinin bize sunduğu bilgilerle benzerlik arz eden yönlerine vurgu yapmaktır.

Kur'an-ı Kerim'de Hz. Peygamber'in Eğitimci Kimliğinin Referansları

Her yönüyle olduğu gibi eğitimci özellikleriyle de Hz. Peygamber'i (s.a) bize en iyi ve en objektif şekilde tanıtacak öncelikli kaynak hiç şüphesiz Kur'an-ı Kerim'dir. Hz. Peygamber'i (s.a) bütün yaşantısıyla "en güzel örnek" olarak takdim eden Kur'an-ı Kerim, onun sahip olduğu ahlakı yüceltip övmüş ; gerek güzide dostlarıyla (ashab) gerek eşleriyle gerekse mesajını kabul etmeyip inkârda direnenlerle ilişkilerini konu edinmiştir. Bu ayetler bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde Hz. Peygamber'in (s.a) eğitimci özelliklerinin ana hatlarını tespit etmek mümkündür. Kültürel mirasın babadan oğula daha çok şuursuz taklit yoluyla intikal ettiği cahiliye Arap toplumunda, Hz. Peygamber'in (s.a) aldığı ilk vahiyle birlikte yeni değer ve kuralların öğretilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede "okuma-yazma, kalem, kâtip, mektep, öğretim, duyular, motifler, inanç, davranış" gibi kavramlar insan eğitimi etrafında önem kazanmış; canlı ve yepyeni bir zihniyetle şekillenecek yeni bir ortam oluşmuştur. Bu şartlar altında Allah, (c.c) Hz. Peygamber'e (s.a) sadece vahyi göndermekle yetinmemiş, aldığı vahyi eksiksiz olarak insanlara ulaştırıp duyurmasını (tebliğ) istemiş; ayrıca muhataplarına Allah'ın ayetlerini okumasını (tilavet), öğretmesini (ta'lim), açıklamasını (tebyin) ve onları her türlü kirden temizlemesini (tezkiye) şu ayetleriyle emretmiştir:

"Ey Peygamber! Rabbin tarafından sana indirilen ayetleri tebliğ et! Bunu yapmadığın takdirde elçilik görevini yerine getirmemiş olursun..." (Maide, 67);

"Nitekim biz, size ayetlerimizi okuması, sizi arındırması, size hem Kur'an'ın mana ve mesajını hem de bu mesajın hayata nasıl taşınacağını öğretmesi ve yine (doğru) bilgi sahibi olmadığınız hususlarda sizi yetiştirmesi için içinizden bir peygamber gönderdik." (Bakara, 151);

"Allah, müminlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle onlara çok büyük bir lütufta bulunmuştur. Çünkü peygamber onlara Allah'ın ayetlerini tebliğ eder, onları yanlış inançlardan arındırır ve yine onlara Kur'an'ın mana ve maksadını öğretir, hem de onun hayata nasıl taşınacağını gösterir..." (Al-i İmran, 164);

 "...Şimdi de sana Kur'an'ı indirdik ki kendileri için indirilen şeyin ne olduğunu insanlara açıklayasın..." (Nahl, 44).

Bu ayetleriyle Allah (c.c), Hz. Peygamber'in (s.a) bir eğitimci olarak görevlerini "tebliğ (ayetleri bildirme), tilavet (ayetleri okuma), ta'lim (ayetleri öğretip hayata geçirme), tebyin (ayetleri açıklama) ve tezkiye (muhatapları her yönden arındırma)" olarak ortaya koymakta, onun rolünü "eğitici ve öğretici" olarak belirlemekte, yaptığı işin bir eğitim öğretim faaliyeti olduğunu açıklamaktadır.

Kur'an-ı Kerim'e göre Hz. Peygamber (s.a), bütün insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkarmakla görevlendirilmiş (İbrahim, 1); apaçık uyarıcı (A'raf, 184), müjdeci (Ahzab, 45; Sebe, 28), öğüt verici (En'am, 70; Kâf, 45), insanların problemlerini çözücü (şahit) (Bakara, 143), üzerlerindeki prangaları kaldırıp onları özgürlüklerine kavuşturucu olarak gönderilmiştir (A'raf, 157).

O, eğitim-öğretime dair bütün faaliyetlerini Kur'an vasıtasıyla, onun rehberliğinde gerçekleştirmiş (Furkan, 52), her daim fıtrat kanununu dikkate almış (Rûm, 30), konuları tartışırken doğru bilgi ve delilin hakemliğine sımsıkı sarılmış (Bakara, 111; Neml, 64), bilgiye dair en ufak bir kırıntıyı bile dikkate alacağını muhataplarına ilan etmiştir (Ahkaf, 4). Tebliğ sürecinin tamamında görevine ve öğrencilerine düşkün bir eğitimci portresi çizmiş (Tevbe, 128; Kehf, 6; Şuara, 3), öğrencilerine her daim doğru düşünme sanatını öğretmiş (Nahl, 44), iyiliği emredip kötülükten sakındırmış (A'raf, 157), insanlara helal ve haramı öğretmiştir (A'raf, 157). Hayatı boyunca çalışkan olup hiçbir zaman gevşekliğe yer vermemiş (İnşirah, 7), inkârcılara mühlet tanıyıp sabretmiş (Tûr, 48; İnsan, 24), din adına konuşurken her daim Kur'an'a dayanmış (Hakka, 44-47), Kur'an-ı Kerim ona kolaylaştırılmış (Meryem, 97), bilgiye olan düşkünlüğünü dualarına konu edinmiş, ilmini artırmasını Allah'tan (c.c) talep etmiştir (Ta Ha, 114). Öğretisinde bilgilenme ve hür irade vazgeçilmez bir konumda olup bilgisiziği ve bilmeden konuşmayı yermiştir (A'raf, 28; Ahkaf, 23). Bütün bu hususular Hz. Peygamber'in (s.a) eğitimci yönlerine işaret eden Kur'ânî referanslardan sadece bir kısmını oluşturmakta olup onun eğitimci tarafını ortaya koymak hususunda önemli ve yeterlidir.

Hz. Peygamber, (s.a) bizzat kendi diliyle de eğitici ve öğretici olarak gönderildiğini ifade etmiş, zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı bir eğitici olduğunu özellikle vurgulamıştır. Sahabe de Hz. Peygamber'i (s.a) eğiticilik vasfıyla sıkça anmış, kendisinden daha güzel ve daha şefkatli bir eğitici görmediklerini çeşitli vesilelerle dile getirmişlerdir. Hz. Muhammet'in (s.a) eğitici ve öğretici bir peygamber olmasına bağlı olarak kendisine indirilen ilahi bilgileri insanlara ulaştırmak, onları vahyin öğretilerine davet etmek ve vahyin mesajlarını insanlara öğretmenin yanında, her konuda model davranışlar sergileyen örnek bir şahsiyet olmak gibi uygulamaya dayalı sorumlulukları da vardır. Başka bir deyişle öğrettiği bilgileri kişisel yaşantısıyla desteklemesi, bunların tutum ve kalıcı davranışa dönüşmesini sağlaması onun temel görevleri arasındadır. Nitekim Hz. Peygamber'in (s.a) bütün faaliyet ve uygulamalarında "muallim" vasfının etkilerini görmek mümkündür. O, vahiyle bilgilenmiş, bildiklerine inanıp onları içselleştirmiş, bizzat yaşamış olduğu muhtevayı eğitim-öğretim konusu yapmıştır. Buna bağlı olarak o, mihrabta, minberde, evde, çarşı-pazarda vb. her yerde, herkesi, her zaman ve her vesileyle eğiten bir eğitimci olarak bütün yönleriyle hayatın içinde, canlı bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, Hz. Peygamber'in (s.a) eğitim-öğretim faaliyetleri esnasında bağlı kaldığı ilkeleri ve uyguladığı metotları inceleyip ortaya koymayı daha da önemli hale getirmektedir.

Hz. Peygamber'in (S.A) Eğitim-Öğretim Faaliyetleri Esnasında Bağlı Kaldığı İlkeler Ve Uyguladığı Metotlar

Hz. Peygamber'in (s.a) eğitim ve öğretime dair faaliyetlerini geniş bir çerçevede düşünmek gerekir. Çünkü o, sadece belirli kişilere veya özel bir gruba ders veren klasik bir eğitimci değildir. Bunun çok ötesinde toplumda her yaştan, her kesiminden insanla muhatap olmuştur. Böylesine geniş, farklı unsurları ve renkleri ihtiva eden bir çevreyle karşı karşıya olsa da Hz. Peygamber'in (s.a) eğitim-öğretimle ilgili uygulamalarının tamamının pedagojik esaslara dayandığını net olarak söylemek mümkündür. Bu doğrultuda Hz. Peygamber'in (s.a) eğitim-öğretim esnasında dikkate aldığı bazı önemli ilkeler ile kullandığı bazı metotları ele almak, onun eğitim anlayışını daha iyi anlama ve anlamlandırma hususunda bize ışık tutacaktır.

1. İlkeler:Hz. Peygamber'in (s.a) eğitim-öğretime dair uygulamalarında dikkati çeken başlıca eğitim ilkelerini şöyle sıralayabiliriz:

a. Ferdi Farklılıklar İlkesi: Allah (c.c), bütün insanları aynı kabiliyette, aynı psikolojik yapıda yaratmamıştır. İnsanların birçok açıdan farklılık göstermeleri eğitim yöntemlerinin de farklılaşmasını beraberinde getirir. Bu husus, insana göre eğitimi çağrıştırır ki eğitimde bu durum ferdi farklılıklar ilkesiyle yakından alakalıdır. Hz. Muhammed (s.a), eğitim uygulamalarında ferdi farklılıklar ilkesine çok dikkat etmiş ve her seviyede bu ilkeye bağlı kalmıştır. Dinleyicilerin ve soru soranların anlayışına ve seviyesine göre hitap etmiş, yeni başlayanların durumlarını göz önünde tutmuş, son noktaya gelmiş olanlara öğrettiklerini onlara öğretmemiş, herkesin sorusuna onu ilgilendiren kadarıyla ve durumuna uygun cevaplar vermiştir. Hz. Peygamber'in, oruçluyken eşini öpebilme hususunda genç bir sahabeye izin vermeyip yaşlı bir sahabeye izin vermesi; cihad için izin isteyen bir sahabeye anne-babasıyla ilgilenmesini tavsiye etmesi; kendisinden öğüt isteyen sahabelerden kimine "Allah'tan kork!"; kimine "kızma"; kimine "Allah'ı anmaya devam et!"; gibi örnekler verebiliriz.

b. Tedricilik İlkesi: Tedric kelimesi, "bir insanı bir nesneye yavaş yavaş vardırmak, yakınlaştırmak" demektir. Eğitimde ise kime, neyi, ne kadar zamanda vermeyi ifade eder. Kur`an`da söz konusu edilen bütün peygamberler gibi Hz. Muhammet'in şanlı tevhit mücadelesi de tedricilik ilkesinin yansımalarıyla doludur. Hz. Peygamber, belli ön kabulleri olan yetişkinlerden oluşan bir topluluğa gönderilmiştir. Yetişkinlerin yıllar öncesinden edindikleri ve alışkanlık haline getirdikleri davranışlarını ve kendileri için dünya görüşü, hayat tarzı haline getirdikleri anlayış ve düşüncelerini terk etmeleri, onların yerine yenilerini benimsemeleri kolay olmamakta, belli bir zaman almaktadır.

Ashabın, Kur'an'ı öğrenmeden önce imanı öğrendiklerini, daha sonra Kur'an'ı öğrendiklerini dile getirmeleri, Kur'an'dan on ayeti, bu ayetteki bilgileri ve amelleri öğrenmeden diğer on ayete geçmediklerini haber vermeleri, Hz. Peygamber'in (s.a) Yemen'e gönderdiği Muaz b. Cebel'e oradaki insanlara sırayla Allah'ın varlığını ve birliğini, kendisinin peygamberliğini, beş vakit namazı ve zekatı öğretmesini emretmesi, kendisine gelen bir bedeviye İslam'ın esaslarını adım adım beş vakit namaz, Ramazan orucu ve zekat olarak tanıtıp anlatması, tedricilik ilkesinin esas alındığı eğitici uygulamalara örnek olarak gösterilebilir.

c. Zamanlama İlkesi: Eğitim sürecinin temel ilkelerinden biri, zamanlama faktörünün dikkate alınması, eğitimin bu ilkeye ve bireyin psikolojik olarak hazır bulunuşluk düzeyine göre verilmesidir. Zira insan, bazen psikolojik yönden eğitim faaliyetine olumlu cevap veremez. Buna göre bireyin eğitimden istifade edebilmesi için belli bir zihni hazırlık düzeyinde olması, eğitim-öğretim faaliyetinden usanmaması, dikkatini bir noktaya odaklayabilmesi gerekir. Konusu ne olursa olsun eğitim faaliyeti, doğru bir zamanlamayı ve fikren, bedenen, ruhen belli bir hazır bulunuşluğu gerektirmektedir.

Eğitimde zamanlama ilkesi açısından Hz. Peygamber (s.a), öğretmek istediği şeye uygun düşen durumları çoğu zaman fırsat bilmiş, zamanlamayı dikkate alarak öğretmek istediği şeyle buna uygun düşen durum arasında bağlantı kurmuştur. Bir seferinde ashabı ile birlikte esir kadınlar arasında çocuğunu arayan, onu bulduğunda da göğsüne hasretle basan bir annenin durumunu müşahede etmişler, Hz. Peygamber (s.a) karşılarına çıkan bu uygun fırsatı hemen değerlendirmiş, çocuğunu kaybeden kadının yavrusunu bulduğunda gösterdiği şefkati Allah'ın (c.c) kullarına olan rahmetine benzetip iki olay arasında ilişki kurarak sevginn kaynağı olan yaratıcının, kullarına olan merhameti konusunda ashabını bilgilendirip eğitmiştir. Bu uygulama da Hz. Peygamber'in (s.a) eğitim-öğretimde zamanlama ilkesine verdiği değer ve önemi başka bir açıdan göstermesi yönüyle önemlidir

d. Somuttan-Soyuta İlkesi: Eğitimde kendisinden istifade edilen ilkelerden birisi de somuttan soyuta ilkesidir. Zira genelde insanlar Soyut konu ve kavramları anlamakta ya güçlük çekerler veya anlayamazlar. Öğrenmek istedikleri şeyleri gözleriyle görmek, kulaklarıyla duymak, hülasa bütün duyularıyla algılamak isterler. Yapılan araştırmalar eğitim-öğretim sürecinde özellikle soyut konularda o konuya dair somut bir örneğin görülmesinin hem konunun öğrenilmesini kolaylaştırdığını hem de unutulmasını azalttığını ve geciktirdiğini ortaya koymuştur.Hz. Peygamber (s.a) bazı soyut kavramları, anlaşılması kolay ve göze hitap edecek tarzda şekiller çizerek anlatmış, böylece zihinlerde canlandırılması zor olan bazı meseleleri kavramada muhataplarına daha net anlama ve algılama olanağı sunmuştur. Bir seferinde yere çizdiği dört çizgiyle cennet ehlinin en faziletli kadınlarını Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Âsiye ve Hz. Meryem olarak açıklamış, muhtemelen sözlü iletişimle vermek istediği mesajın etkinliğini şekil kullanarak daha da kuvvetlendirmeyi amaçlamıştır. Yine soyut bir kavram olan "Allah'ın yolu" kavramını düz bir çizgi çizerek, batıl yolları ise bu düz çizginin sağına-soluna çizdiği çizgilerle anlatmış, kaza-kader, tabii ölüm, ansızın ölüm gibi soyut bazı konuları da çizgiler ve resimler yoluyla açıklayıp anlatmıştır. Bu uygulamalar Hz. Peygamber'in (s.a), eğitim-öğretim faaliyetlerinde şekil ve resimleri, görsel malzemeyi yerli yerinde kullandığını, somuttan-soyuta ilkesini bu süreçte hayata geçirdiğini göstermektedir.

e. Sevgi İlkesi: Sevgi duygusu, eğitenle eğitilen arasındaki bildirimin gerçekleşmesini sağlayan en önde gelen ilkelerdendir. Eğitimci, sevildiği ve beğenildiği oranda muhataplarını etkileyebilmekte, onun davranışlarının özdeşim kurma ve taklit edilme yoluyla benimsenmesi daha kolay olmaktadır. Hz. Peygamber'in (s.a.v) eğitime dair bütün söz ve uygulamalarında temelde duran en asli ilkelerden biri sevgidir. O, hakiki imanın ancak karşılıklı sevgiyle elde edilebileceğini özellikle vurgulamış, kendisinin ümmeti için çocuğuna karşı sevgi ve şefkat dolu bir baba gibi olduğunu hatırlatmış, birbirini sevmekte mü'minleri tek bir vücuda benzetmiş, sürekli ve karşılıklı sevgiye dayalı bir toplum oluşturmaya çabalamıştır. Hz. Peygamber'in (s.a.v) eğitiminde bir ilke olarak sevgi, sadece kalplerde saklı bir duygu değil her davranışta kendisini gösteren bir değerdir. Bu durum bazen bir tebessümle bazen de davranışlar yoluyla ortaya konur. Sevgi ilkesi üzerine bina edilmiş nebevi eğitimden geçen sahabe de Resulullah'ı (s.a.v) canlarından aziz bilip sevmiş, bu sayede onun verdiği eğitimden en yüksek düzeyde istifade etmişlerdir.

2. Metotlar:Hz.. Peygamber'in (s.a) eğitim-öğretim uygulamaları bütünüyle incelendiği zaman onun muhataplarını eğitirken bazı eğitim metotlarından istifade ettiği görülür. Biz bu metotları şu şekilde tespit etmiş bulunuyoruz:

a. Anlatım Metodu: Anlatım metodu, dinleyici durumundaki gruba bilgileri tek yanlı ve sözlü olarak aktarma esasına dayanan bir metottur. Bu metot, kısa zamanda çok bilgi aktarmaya imkân vermesiyle öğretim etkinliklerinde oldukça sık kullanılır. Bütün peygamberler, Allah`tan (c.c) aldıkları emirleri ağırlıklı olarak anlatım metoduyla muhataplarına ulaştırmışlardır. Bu metot Hz. Peygamber (s.a) tarafından da sık sık kullanılmıştır. Hz. Peygamber'in (s.a) anlatım metoduyla ilgili uygulamaları yer, zaman, şahıs ve konulara göre değişiklik arz etmektedir. O, konuşmalarında kısa ve özlü mesajlar vermeye özen göstermiş; sözü uzatıp abartmayı tenkit etmiş; kendisini az ve öz söz söyleyen (cevâmiu'lkelîm) birisi olarak tarif etmiştir. Konuşması her zaman açık ve akıcı olmuş; yapmacıklıktan uzak ve samimi olup edebe aykırı unsurlardan arınmıştır. Hz. Peygamber (s.a), insanlara akli seviyelerine uygun hitap etmiş; sözüne yeminle başlamak, dolaylı anlatma gibi anlatıma dair unsurları sıklıkla kullanmıştır. Anlatım esnasında ses tonunu ve bakışlarını ayarlamaya özellikle dikkat etmiş; konuşurken tek bir kişiye veya noktaya bakmamış; jest ve mimiklerini yerli yerinde kullanarak beden diliyle de muhataplarını eğitmiş; dinleyicilerin sayısının çokluğuna göre durumunu değiştirip oturarak, ayakta ya da yüksek bir yere çıkarak insanlara hitap etmiştir. Bazen dikkatini tamamen vermesi için muhatabın elini veya omuzunu tutarak fiziksel temas sağladığı da olmuş; anlatım esnasında kendisine yapılan itirazları daima sükûnet ve itidalle karşılamıştır. Bu uygulamaların tamamı eğitici bir nitelik arz etmekte olup Hz. Peygamber'in (s.a) anlatım metodunu kusursuzca ve başarıyla uyguladığını göstermektedir.

b. Soru-Cevap Metodu: Soru-cevap metodu, bilme ve öğrenme ihtiyacını uyandırmak, öğretilecek konuya muhatabın dikkatini toplamak üzere önce sorular sorup sonra cevaplar vererek eğitme, öğretme metodudur. Bir konu hakkında özel olarak formüle edilmiş sorular ortaya konularak cevapların muhataplarla birlikte aranması, öğrenme işlemini aktif hale getirir. Hz. Peygamber (s.a), soru sormayı teşvik etmiş, soru-cevap metodunu geniş bir tarzda ve bütün boyutlarıyla kullanmıştır. Hemen hemen her ortamda değişik sorulara muhatap olan Hz. Peygamber (s.a) bu soruların hiçbirini geri çevirmemiştir. Çünkü o, din konusunda soru sorulacak en yüksek makamdır. Soru-cevap metodunun kullanımına dair Hz. Peygamber'in (s.a) uygulamalarını şöyle özetleyebiliriz: O, bazen dinleyicilerin zihin dünyalarını anlatacağı konuya hazırlamak ve dikkatlerini çekmek için öğretime hazırlayıcı tarzda sorulardan yararlanmış; bazen soruya soruyla karşılık vererek muhatabın dikkatini bir noktada toplamış; bazen özel bir soruya -arkasından gelebilecek muhtemel soruları da hesaba katarak- genel ve kapsamlı bir cevap vermiştir. Yerinde olmayan soruları uygun bir dille ve soru sahibini uyararak cevaplamış; muhataplarını düşündürmek, keşfetmeye yöneltmek için soruları bilmece şeklinde sorduğu da olmuştur. Hz. Peygamber (s.a), kimi zaman da başkalarına birşeyler öğretmek amacıyla bilen birisine sorular yöneltmiş, bazen de hükmü tam olarak ifade etmek için soru sorandan sorusunu tekrarlamasını istemiş; sorduğu sorulara doğru cevaplar veren ashabı övmeyi de ihmal etmemiştir. Bu bilgiler, Hz. Peygamber'in (s.a) eğitim-öğretime dair uygulamalarında birçok kez soru-cevap metoduna başvurduğunu göstermektedir.

c. Tartışma (İstişare) Metodu: Eğitimde önemli bir metot olan tartışma metodu, tarafların sürece etkin katılımını sağlayan bir metottur. Hz. Peygamber (s.a), kendisine vahiyle bildirilmemiş olan konularda kendi görüşünü mutlak doğru olarak görmemiş, meseleleri daima ashabıyla tartışıp fikir paylaşımında bulunmuştur. Nitekim Allah (c.c), Hz. Peygamber'e (s.a) sorunları çözmede ashabıyla istişare etmesini, kesin karar verdiğinde de Allah'a güvenmesini emretmiş (Âl-i İmran, 159), iman edenlerin, sorunlarını birbirleriyle müzakere ederek çözdüklerini özellikle vurgulamıştır (Şura, 38). Hz. Peygamber (s.a), Kur'an-ı Kerim'in istişare emrine uygun olarak ashabını eğitirken sık sık tartışma metodunu kullanmış, bu metodun uygulanışı esnasında kaba sözlere, ayıplama, alay, eğlenme, karşı tarafı küçük görme gibi davranışlara kesinlikle izin vermemiş, tartışmalarda geçerli, sağlam ikna metotlarını benimsemiştir. Hz. Peygamber'in (s.a), yalnızca bir oğluna bağışta bulunup bu kararına kendisini şahit tutmak isteyen birisiyle meseleyi tartışıp sonunda adaletsizliği gerekçe göstererek şahitliği kabul etmememesi; Bedir savaşında savaş konumuyla ilgili olarak konuyu ashabıyla tartışıp sonunda Hubab b. Münzir'in (r.a) görüşünü uygulaması; yine Bedir esirlerine yapılacak muameleyi ashabıyla görüşüp tartışması onun, tartışma metoduyla ilgili uygulamalarına örnek gösterilebilir.

d. Örnek Verme (Temsil) Metodu: Bu metot, anlamların zihinlere yerleşmesi için duyular dünyasında bir model oluşturması, uzağı yakınlaştırması, kapalı manaları açması, soyut fikirleri herkesin anlayacağı şekilde somut hale getirmesi özellikleriyle eğitim-öğretimde çok önemlidir. Temsil metodu, Hz. Peygamber'in (s.a) eğitim-öğretim modelinde önemli bir konumdadır. Resulullah (s.a), anlatımlarında çoğu zaman doğrudan ifadeler kullanmış, bunun yanında insanların gördükleri, tattıkları, hissedip tutabildikleri şeyleri örnek getirerek misallerin çoğunu yakın çevreden seçmiştir. Bu sayede muhatapların meseleleri anlamaları daha kolay hale gelmiştir. Hz. Peygamber (s.a.) anlatımlarında çok çeşitli temsillerden yararlanmıştır. Kur'an okuyan mü'mini kokusu ve tadı olan portakala, okumayanı sadece tadı olan hurmaya benzetmiştir

e. Kıssa Metodu: İnsan fıtratına en uygun eğitim-öğretim metotlarından biri de kıssa metodudur. İnsanın geçmişi bilme, öğrenme arzusunun daima canlı kalması bu metodu daha işler hale getirmektedir. Bunun yanında kıssa metodu, anlatım kolaylığı sağlaması; edebî tasvire imkân vermesi; akla, duyulara ve duygulara aynı anda hitap edebilmesi; muhatabın alâkasını uyanık tutması gibi birçok özelliğiyle İslam eğitiminin vazgeçilmez metotlarından olup hem ayetlerde hem de Hz. Peygamber'in (s.a) uygulamalarında yerini almıştır. Hz. Peygamber (s.a) birçok olay, olgu ve değeri anlatırken kıssa metodundan yararlanmıştır. Salih amelin önemini ortaya koyarken ağzını büyük bir kayanın kapattığı bir mağaraya sığınan ve yaptıkları salih amellerle Allah'a (c.c) dua edip mağranın açılmasını sağlayan üç kişinin kıssası; nimete şükür ve yardıma teşvikle ilgili İsrailoğullarından alaca hastası, kel ve kör üç kişinin kıssasını; iyi niyetle yardım etme konusunda bir fahişeye infakta bulunan adamın kıssası; Hz. Peygamber'in (s.a) ashabıyla paylaştığı önemli kıssalardır. Ayrıca Rasulullah (s.a), Allah için sevmenin önemini bir dostunu ziyaret eden adamın başından geçenleri konu edinen bir kıssayla anlatmış, "anne sevgisi, fedâkarlık, hayvanlara şefkat ve merhamet" gibi konularda da kıssa metodundan örnekler sunmuş, bu metodu eğitim öğretim uygulamalarında etkin bir şekilde kullanmıştır.

f. Model Sunma (Yaşayarak Öğretme) Metodu: Eğitim?öğretim sürecinde kullanılan metotlardan biri de eğitici kişilerin tutum ve davranışlarıyla eğitilecek kişilere örnek olmaları, eğitimini vermek istedikleri değerlere uygun ideal davranışları onlara model olarak göstermeleridir. Öğrenmek durumundaki bir kimse için öğrenilecek konunun bir örneğini / modelini görmek veya model alacağı şahsın özelliklerini tanımak önemlidir. Zira öğrenilecek konu bu sayede kolaylaşacak, problem çözüme kavuşacaktır. Hz. Peygamber'in (s.a) eğitim-öğretim metotlarının en önde gelenlerinden birisi de yaşamı, iyi halleri, model davranışları yoluyla yaparak ve yaşayarak / uygulamalı öğretmek olmuştur. O, bir şey emrettiğinde bunu ilk önce kendisi yapar, ardından insanlar bunu örnek alır ve O'nda gördükleri gibi yaparlardı. Yasakladığı bir şeyi de ilk kendisi terk ederdi. Sahabe, yüksek bir motivasyonla Hz. Peygamber'den (s.a) uygulamak ve başkalarına öğretmek için sürekli bilgi talep etmiş, Hz. Peygamber de (s.a) öğrettiği hususların mümkün olduğu ölçüde yerine getirilmesini istemiş, öğrettiği şeyler uygulandığında memnuniyetini belli etmiştir. Bir seferinde Cuma namazını minberin üzerine çıkarak kıldırmış, bu uygulamasına kendisinin nasıl namaz kıldığını sahabenin daha kolay görüp öğrenmelerini gerekçe göstermiştir. Hudeybiye antlaşması imzalandığında önce, sahabeden ihramdan çıkıp kurbanlarını kesmelelerini ve saçlarını traş etmelerini istemiş, hiç kimsede bir hareket olmayınca bizzat kalkıp ihramdan çıkmış, kurbanını kesmiş ve traş olmuştur. Bunu gören sahabe de aynı şeyi yapmıştır. Koyunun derisinin nasıl yüzüleceği, abdestin nasıl alınacağı gibi konuları da uygulamalı olarak gösteren Hz. Peygamber (s.a), hayatın her alanında birçok konuda model olma yoluyla öğretmenin örneklerini göstermiştir.

g. Özendirme-Sakındırma Metodu: İnsanları bir anlayışa veya davranışa yönlendirmek için özendirme ve sakındırma metodu Hz. Peygamber (s.a) tarafından da sıkça kullanılır. Bu metotla kişide olumsuz sonuçlardan kaçınma veya olumlu sonuca ulaşma arzusu uyandırılarak eğitim?öğretim faaliyetine karşı güçlü bir ilgi ve motivasyon sağlanmış olur. Hz. Peygamber (s.a), yapılmasını istediği hayırlı şeylere teşvik için özel gayret sarfetmiş, yapılmasını yasakladığı şeylerle ilgili de ashabını korkutacak derecede ve özellikle sakındırmıştır. Bunu yaparken hayırlı işlerin sevabını zikredip sağlayacağı faydalara dikkat çekmiş, yasaklarla ilgili olarak da azabı ve kötü neticeyi hatırlatıp ikazlarda bulunmuştur. Teşvik ve sakındırma arasında daima dengeli bir yol izleyip itidali gözeten Hz. Peygamber (s.a), muhataplarını sadece korkutarak nefret ettirip uzaklaştırmadığı gibi sadece teşvik ederek tembelliğe de sevk etmemiştir. Konuşmalarında "cahillik, ilim öğrenmede gevşeklik, faydasız ilim, elbiseyi kibirle yerde sürüme, iyiliği başa kakma, yalan yere yeminle malın fiyatını yükseltme" gibi konularda ashabı sakındırmış; "köle azad etme, onlara güzel muamelede bulunma, insanlara ikramda bulunma, selam verme" gibi birçok konuda da teşvik edici sözlere yer vermiştir. Bu sayede muhataplarının hem zihin, hem duygu, hem de vicdanlarını harekete geçiren Hz. Peygamber (s.a), ödül ve ceza motivlerinden hareketle özendirme-sakındırma metodunu etkili bir şekilde kullanmıştır. h. Öğütle İkna Metodu: Öğüt, birine nasihat edip kalbini yumuşatacak ve Allah'ın (c.c) azabından korkutacak şeyleri hatırlatmaktır. İnsan, psikolojik yapısı itibariyle kendisine söylenenlerden etkilenir.

Konuyla ilgili en çarpıcı örneklerden biri de zina yapma isteğiyle izin isteyen bir gence Hz. Peygamber'in (s.a) yaptığı ikna edici konuşmadır. Rasulullah (s.a), bu istekle gelen gence annesi, teyzesi, kız kardeşi, kızı veya halasının bu işi yapmasına razı olup olmadığını sormuş, her seferinde hayır cevabını alınca hiç kimsenin kendi yakınları için böyle bir durumu kabul etmeyeceğini belirterek ikna edici bir yol izlemiş, gence empati kurdurarak ona öğüt verip hayır duada bulunmuştur. Bu örnekler, Hz. Peygamber'in (s.a) kullandığı en önemli eğitim-öğretim metotlarından birinin de öğütle ikna metodu olduğunu göstermektedir.

 

 

SONUÇ

 İnsanın eğitim-öğretim ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak görevlendirilmiş olan peygamberler, eşsiz hayatları, üstün ahlakları, rol model davranışları ve nasihat yüklü mesajlar içeren sözleriyle tarih boyunca muhataplarının ve takipçilerinin yollarını aydınlatan ışık vazifesi görmüşlerdir. Hz. Peygamber de (a.s) -tıpkı diğer peygamberler gibi- hedef kitlesine onlara en uygun olan tarzda ve metotlarla yönelmiştir. Onun hayatının her aşamasında ve özellikle de nübüvvet görevini üstlenmesini takip eden süreçte, modern pedagoji ve eğitim bilimlerinin bize sunduğu ilke ve metotlara dair birçok sözlü ve uygulamalı örneği müşahede etmek mümkündür. Kur'an-ı Kerim'in her yönüyle "en güzel örnek" (Ahzab, 21) olarak takdim ettiği Hz. Peygamber (a.s), ortaya koyduğu eğitim-öğretim modeliyle de çağlara hitap etmiş; İslami eğitimin öngördüğü temel ilke ve metotları hayata geçirmiştir.

Eğitim-öğretim, hayatın tamamını kuşatan bir faaliyettir. Hatta İslamın ortaya koyduğu anlayışa göre eğitim ve öğretim uygulamalarının asıl ve uzun vadedeki hedefi ahiret mutluluğunu temin etmektir. Bu gerçeği kendisine hareket noktası olarak alan Hz. Peygamber (a.s), daima muhataplarının ahiret saadetlerini öncelemiş, eğitim-öğretime dair teorik ve pratik bütün anlatım ve pratiklerini bu amaca yönelik olarak gerçekleştirmiştir. Bu durum Hz. Peygamber'in (a.s) eğitimci kimliğine özellikle vurgu yapılmasının önemini göstermesi yanında insanlığın, peygamberlerin şekillendirdiği bir eğitim-öğretim anlayışına ne kadar ihtiyaç duyduklarını da göstermektedir.

 

 

 

 

 

Yayın Tarihi: 10.01.2020